July 14, 2013

Rodos [Ρόδος] - Symi [Σύμη] - Kos [Κως]

14 TEMMUZ 2013 Pazar

İstanbul Sabiha Gökçen'den Atlasjet ile Dalaman'a uçup, Havaş ile Marmaris'e vardık. Feribot iskelesine ulaşmak için ise Taksi ile 5 dklık bir yolculuk yapmamız gerekti.


Dodekanisos Seaway ile kişi başı 25 € + 12 € liman vergisi ödeyerek (biletler online olarak alındı fakat liman vergisi limanda nakit ödeniyor) yaklaşık bir saat sonra Marmaris'ten Rodos'a ulaştık. Otelimiz Rodos merkezden 7 km uzaklıktaki IALYSSOS'ta idi. Taksiye 12€ ödeyerek yeşillikler ve yasemin kokuları içerisindeki Vivian Studios'a vardık. Vivian 20lerinde genç ve çok hoş sohbetli bir kız. Konaklamamız boyunca Vivian ve annesi ile her karşılaştığımızda tatlı bir sohbetin içine daldık. Odamız temel ihtiyaçları karşılayan, mutfağı, balkonu olan ve tipik Yunan tarzı döşenmiş klimalı bir studio daireydi. Tek sorun tek-tük dolaşan sivrisinekler olup, Vivian bunun için hem odaya fişe takılan Raid'lerden bırakmış hemde yatağa bir cibinlik eklemişti.

Otele akşam saati varmamız ve aç olmamız nedeniyle Vivian'ın tavsiyesi üzerine 2 dk mesafedeki Filerimos Restaurant'a gittik. Et yahni ve Yunan salatası leziz ve oldukça doyurucuydu. Üzerine Yunan kahve ve karpuz ikramı da cabası. İçeçek ve bahşiş ile beraber 30€ ya şiş bir karın ile ayrıldık restauranttan.

Yemeğin rehavetinin üzerimizden atmak üzere Ialyssos şehir merkezine yürüyüşe çıktık. Ialyssos sahiline inen yol üzerinde restaurant, kafe, barlar, mayodan, şişme deniz ürünlerine bir çok ürünün bulunabileceği super marketler, rent a car, motorbike ve bike firmaları var. Sahil kesiminde ise büyük tesis oteller ve isteyen herkesin ister şezlong kiralayarak ister havlusunu kumlara sererek güneş ve denizin tadını çıkarabileceği bir plaj bulunuyor.  Ialysostaki görüntü Akdeniz sahillerinden oldukça tanıdıktı.


15 TEMMUZ 2013 Pazartesi

Güne marketten aldığımız Feta peyniri, Kalamata zeytinleri ve yumurta ile Vivian Studiodaki pembe çiçeklere boğulmuş şirin balkonumuzda başladık.

Studiomuz plaja  15 dklık yürüme mesafesinde olmasına rağmen tercihimizi 80CC lik bir motor kiralayıp (4 gün için sadece 50 € motor kirası + 20 € luk benzin parası ödedik) her gün adanın farklı koylarına gitmek üzere kullandık.

Tavsiye üzerine adanın diğer ucunda bulunan ve beyaz evleriyle Bodrum'u hatırlatan 45km uzaklıktaki Lindos'a doğru yola çıktık. Lindos yolculuğunun uzunluğu ve güneşin tam tepede oluşu bizi ister istemez yol boyunca karşımıza çıkan plajlardan birinde mola vermeye itti ve motorun yönünü Stegna'ya çevirdik. Stegna'da biri küçük biri büyük olmak üzere iki  plaj var. Plaj boyunca da herkes keseye uygun büfeden , balık restaurantına seçenekler. 6 € ya iki şezlong ve bir şemsiye kiralayıp önce deniz ve güneşin daha sonrada Yamas büfe - restaurantta tavuk Gyro'ların keyfini çıkardık. Gyro Yunanistanın heryerinde bulabileceğiniz tavuk, et ve domuz dönerin genel adı. Dürüm yerseniz fiyatlar 2-3 € civarında, tabakta yerseniz ise 5-7 €.


Lindos'a vardığımızda akşam olmak üzereydi. Lindos beyaz - mavi ev ve hediyelik eşya mağazalarının süslediği daracık sokaklardan ve teras restaurantlardan oluşmuş, Rodos'un olmazsa olmazı, araçla girilemeyen şirin bir beldesi. Sokakların zeminleri çakıl taşlarından motiflerle süslü. Kendinizin kaptırıp gezdiğiniz her sokak farklı bir güzelliğe açılıyor. Tepeye çıkınca ise Akropolis'e varıp muhteşem manzaranın keyfini çıkarabiliyorsunuz. (Giriş 6 € Salı - Cuma 08:00 - 19:40 Ctesi - Ptesi 08:00 - 14:40 arası açık) Küçük bir mola vermek isteyenler Gelo Blu'nun avlusunda kocaman bir topu 1,5 € olan leziz italyan dondurmalarının tadına bakıp, Free Wi-fi'yı sömürebilir :)



Karanlık basmadan motorumuza atlayıp otelin yolunun tuttuk, Lindos'un tepeden manzarası oldukça güzeldi. Çatı restaurantlardan birine gitmeyi çok istedim fakat o gün için midemiz dolu, tekrar motorla gelmek için ise 45 km oldukça yorucuydu.

16 TEMMUZ 2013 Salı

Bir gün öncesinde plajda uyuya kalmanın acısı bugün çıkmaya başladı, bu durumda yapılabilecek en iyi şey, plaj yerine Ialyssosun hemen arka tarafındaki Filerimos dağının tepesindeki Ialyssos antik şehrini ziyaret etmekti. Çamların arasından keyifli bir dağ yolculuğunun ardınandan tepeye vardık. Tepedeki büfenin solundan devam edildiğinde Dorik, Bizans ve ortaçağ kalıntılarının bulunduğu antik şehir ziyaret edilebilir. (Giriş ücreti 3 € Salı - Pazar 08:30 - 15:00.) Büfenin sağından ağaçlı ve tavuskuşlu (etrafta serbestçe dolanan gerçek tavus kuşlarından bahsediyorum) yolu takip ettiğinizde ise büyükçe bir haç çıkıyor karşınıza. Döner merdivenle yukarı çıkmak ve haçın sağ ve sol tarafından şehri kucaklamak mümkün. Bu arada Vivian'dan aldığım tüyo üzerine sadece buradaki büfede satılan 7 Ot (7 Herbs) likörünün tadına baktım, ama açıkçası satın alacak kadar beğenmedim. 



Açlık bastırınca adanın güneyindeki Faliraki plajına doğru hareket ettik. 5 kmlik kumsala ve mavi bayraklı denize sahip sahil boyunca sezlong ve şemsiyeler kiralanabiliyor. Sahil şeridinin hemen arkasında yine bir çok restaurant ve bar var. Atıştırmak üzere girdiğimiz Cuba Lido Beach Rest & Bar da dürüm Gyro istememize rağmen ısrarla tabakta getirip ona göre ücret kesen garson tarafından tüm itirazımıza rağmen ilk kazığımızı yedik.

Çoğunluk kumsallardan hoşlanıyor olabilir ama bizim tercihimiz kayalık ve iskelesi olan çakıl plajlardan yana, bu nedenle Faliraki Plajı yerine garsonun tavsiyesi üzerine yanyana bulunan Ladiko ve Antony Quinn plajlarına gitmeye karar veriyoruz.

Ladiko kayalıklar içerisinde küçücük bir koy, 15 -20 şezlongun atılabildiği düzlük beton bir alana sahip. Düzlükten denize acı çekmeden bir kerede atlanabiliyor, geri çıkmak için ise merdiven bulunuyor. Deniz de kayalık alanlar var bu da şnorkel için daha elverişli hale getirmiş koyu. Sonunda gün batmadan biraz önce ideal sıcaklıktaki suyun keyfini çıkartıyoruz.

Rodosta 3. günü de bitirdik ama hala Rodos merkezini görmeye gitmedik. Hem akşam yemeği yemek hem de şehir merkezini çevreleyen kale surlarının ardındakileri keşfetmek üzere yine motorumuzla yollardayız. Antik şehre girmek için sahil boyunca sıralanan geçitlerden birini kullanıyor ve sadece yayalara açık büyülü bir dünyaya açılıyoruz. Ben bir an için kendimi Game of Thrones setinde gibi hissettim. Kapalı çarşıyı andıran hediyelik eşya mağazalarından ve restaurantlardan gel gel yapanları duyunca rüyadan uyandım :)


Antik şehrin en etkileyeci kısmı çakıl taşları ile döşeli, dar uzun ve sizi sonunda nereye çıkartacağı heyecan yaratan Şövalyeler Caddesiydi.(Avenue of Knights) Şehirle ilgili detaylı bilgi almak isteyenler Arnauld kapısından girince sağda köşedeki Tourist Infodan harita ve bilgi alabilir ya da sadece kendini sokakların arasında kaybedebilir.

Adaların hepsinde azımsanmayacak oranda tatlı (özellikle nutellalı) / tuzlu krep ve sebzeli, etli, peynirli omlet yapan restaurantlar bulunuyor . Bizimde bu akşamki menüde Stergios Corner'dan krep ve mantarlı omlet var. Lezzet fena değil ama ilgi ve alaka sadece sizi masaya oturtana kadar ne yazık ki. (Omlet + krep + 2 icecek = 16 €)


17 TEMMUZ 2013 Çarşamba

Yollarda hiç vakit kaybetmeden çok hoşumuza giden Ladika ve Antony Quinn Bay gittik bugün. Bu sefer hazırlıklıyız;  kitaplarımız, şişme simidimiz, şnorkel ve su altı kameramızla gün boyu eğlence ve dinlencenin doruğunda bir gün geçiriyoruz.

İki koyun arasındaki Antony Quinn manzaralı tek büfede sandwiç, burger ve tabiki free wi-fi var. Tuna sandwic + cheeseburger + 2 icecek + cips e 12 € ödüyor, ve Türk sever sahibi tarafından daha sonra Yunan kahvesi içmeye davet ediliyoruz. Bu arada tanıdığım hiç bir Yunanlıdan kötü muamele görmediğimin altını çizmek istiyorum, herkes o kadar sıcak ve içten ki. Herkes biz aynıyız diyip duruyor.

Gece bu sefer biraz özenip,  süslenip püslenip, Rodos eski şehre geçtik. Gözümüz mümkünse canlı Yunan müziği dinleyip, keyifli, romantik bir akşam yiyebileceğimiz bir restaurant araradı. Derken kendimizi Arionos Meydanındaki Romeo Garden'ın önünde bulduk, kapıdaki garson bizi "Çanakkale içinde" türküsünü söyleyerek tavladı. İçeride çok fazla kuzey Avrupalı turist var ama biz aldırmıyor, bir yandan "telli telli turna" çalan gruba eşlik ediyor bir yandan da mezelerin tadını çıkarıyoruz. Kişi başı 25 € olan menü paketleri seçmeli olarak başlangıç, ana yemek, tatlı ve içecekten oluşuyordu. Tercihimizi Yunan salatası, karışık meze tabağı, sebze musakka (bizden çok farklı olarak güveçte beşamel soslu sebzeler geliyor ), soğanla haşlanmış midye ve baklavadan yana kullandık.



18 TEMMUZ 2013 Perşembe

Ladiko ve Antony Quinn koyunu çok sevdiğimizi söylemiş miydim :) Evet bugün yine oradayız ama bu sefer değişiklik yapıp Antony Quinn tarafta takılıyoruz. Burası Ladiko'ya kıyasla daha büyükçe bir koy, küçük çakıl taşlarından bir kumsalı var, fakat deniz daha kayalık, hatta irice bir tanesine şezlonglar bile atılmış, biz hemen buraya yerleşiyoruz.


Koyun ismi, 1961 yılında "The Guns of Navarone" film çekimleri için Rodos'a gelip, adayı çok beğenen ve burada bir çiftlik satın alan Antony Quinn'e ithafen Yunanlılar tarafından verilmiş. Biz ise Antony Quinn'i daha çok 1964'te Giritte çekilen ve 3 dalda Oskar alan Zorba the Greek filminde Sirtaki eşliğinde bir Yunanlı gibi performans sergilerken hatırlıyoruz.


Akşam yine Rodos merkezdeyiz; bu sefer yeni şehir merkezinde. Burası mağazaların, bar ve restaurantların olduğu, kimi sokakların sadece yayalara açık olduğu, cıvıl cıvıl ve turist dolu bir yer. 10 € ya 2 içecek, 1 gyro  ve 1 tavuk souvlaki (şiş) ile karnımızı doyuruyor, sokakların arasında dolaşıp havasını soluyor, pek club adamı olmadığımızdan sessiz sakin otelin yolunu tutuyoruz.

19 TEMMUZ 2013 Cuma

Rodos'taki son günümüz, kahvaltıda (aslında brunchda diyebiliriz) çıtır çıtır milföy kıvamındaki peynirli börekler var. Ardından valizleri hazırlayıp 14.00 civarında Vivian'a hoşçakal diyor ve yine kendisinden aldığımız otobüs bileti (2.40 €) ile Rodos merkeze geçiyoruz. Malum elde valiz gezilemeyeceğinden marinaya bakan ve dışarıda masaları olan restaurantlardan biri olan Port Du Monde'yi seçip kurulduk. Bir yandan pizza, derken buzlu frappeler, elde kitap, erken bir Pazar keyfi yapıyoruz.


19:00 da Blue Star Ferries ile Simi'ye geçeceğiz. Yolculuk 1 saat 25 dakika ve 8,50 €. Bu arada feribotun ve seçilen koltuğun tipine göre fiyatlar değişiklik gösterebiliyor. Ayrı ayrı feribot sitelerini dolaşmak yerine tek adresten ferries.greeka.com dan biletler satın alınabilir.

Symi'ye vardığımızda bizi Pantheon Aparts'ın temizliği ile sorumlu Arnavut Leyla karşıladı. Leyla ve eşi oldukça güler yüzlü fakat ingilizceleri temel düzeyde. İyi ki bizi almışlar yoksa akşam karanlığında evi bulmamız imkansızdı. Ev "güzel yol" anlamındaki  500 basamaklı  Kali Strada yolunun 178. basamağındaydı :) Tipik bir Simi evi olan binada 5 daire bulunuyor. Biz girişteki  asma tavanlı studio'da konakladık. Bu kattan Simi'nin o eşsiz manzarasını görmek mümkün olmasa da ortak kullanım teras'tan seyrine doyum olmuyor.  Studio da klima, ocak, buzdolabı, kahve makinası ve en sevdiğimiz süt köpürtücü vardı. Banyo zevklice tasarlanmıştı. Leyla'nın ellerine sağlık her yer tertemizdi.

20 TEMMUZ 2013 Cumartesi

Simi aşık olunacak bir şehir. Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel. Tarihine bakıldığında Rodos'un fethi ile beraber uzunca yıllar Osmanlı himayesinde kalmış bir ada 1923 te ise İtalyanlara verilmiş. 1948 ise Yunanlılara birleşmiş. Dolayısıyla bugünkü halini aslında yakın tarihe borçlu.

Simi evleri Bodrum evleri gibi tek tip evlerden oluşuyor, fakat Bodrum'dan farklı olarak rengarenk  ve kapıları da oldukça gösterişli. Dağın yamacında sıralanan evler Simi koyuna tarif edilemez bir güzellik katıyor. Simi aynı zamanda bir çok zenginin de uğrak yeri gibi, akşam yaptığımız yürüyüşlerde marinaya demirlemiş yüzen evler sanki birbiriyle yarışıyor.

Symi
Simi'den adanın diğer ucundaki koyu Panormitis'e olan mesafe yaklaşık 20 km , yani ada oldukça küçük. Yapılabilecek en güzel şey de her gün farklı bir koya gidip keyfini sürmek.

Biz  güne merkezde kahvaltı ile başladık. Bu arada adalar küçüldükçe fiyatların arttığını hemen belirteyim. 2 tost ve 2 çayın maliyeti 11 € idi.

Adadan iki noktaya otobüsle gidilebiliyor biri bir sonraki koy olan Pedi, diğeri ise daha önce bahsettiğim adanın diğer ucu Panormitis.  Otel rezervasyonlarını yaparken fotoğraflardan çok beğenmiştim Pedi'yi ama otelde yer kalmadığı için tercihimizi değiştirmek zorunda kaldık. 15 dk bir otobüs yolculuğu ile (Simiden her saat başı, Pedi dönüşünde ise her buçukta otobüs kalkıyor, bilet 1,5 €) Pedi'ye vardığımızda fotoğraflarda göründüğü kadar olmadığını düşündüm, belki beklentilerimi yüksek tutmuştum bilemiyorum. Ama hemen dikkatimizi iskelede bekleyen motor çekti, otobüstekilerin çoğu da iskeleye yönlenmişti. Sonradan öğrendik ki buradan kara yoluyla gidilemeyen bazı koylara motorlar kalkıyordu.

Pedi Koyu
Gidiş Dönüş kişi başı 5 € ödeyerek Agios Nikolaos (St Nikolas) koyuna gittik. Ağaçlıklı ve arkası yeşillik olan aynı zamanda Agios Nikolaos Kilisesinin bulunduğu kalabalık olmayan ve suyun pırıl pırıl olduğu ufak bir koy. Koyda sadece bir adet restoran var ve ne yazık ki fiyat – kalite oranı oldukça kötü. Yiyemediğim en kötü peynirli omlet sunuldu, tahminimce daha önce başka yemeklerin kokusunun sindiği bir tavaya yumurta kırılmış, en sonunda da üstüne hoop bir dilim peynir kalıp gibi bırakılmıştı. Tavsiyem yanınızda sandviçinizi kesinlikle getirin…Dönüş için farklı saatlerde motorlar var: 16:00, 17:00, 18:00 gibi.

Aziz Nikolas Koyu
Akşam çok fazla yapılabilecek aktivite bulunmuyor, biz gelenek haline getirmeye başladığımız Symi koyunu bir baştan bir başa yürüyoruz. Dinlenmek üzere Geyfraki Cafe Snack Bar’da geçip dondurmamızı yiyor, interneti sömürüyoruz.

21 TEMMUZ 2013 Pazar

Bugün niyet Symi’yi karayolu ile keşfetmek. 18 €’ya kiraladığımız motorumuzla 18km uzaklıktaki ilk durağımız Marathounda koyu. Adanın diğer ucundaki koyun çakıl taşı kumsalı bulunan ufak ama oldukça mavi temiz denizi olan plajı, küçük bir restaurantı var, şaşırtıcı bir şekilde şezlonglar ücretsiz. Suya işkencesiz girmek isteyenlere atlamalık küçük bir de taş iskelesi var.

Marathounda Koyu
Marathounda denizin keyfini çıkardıktan sonra Symi’nin görülebilecek tek atraksiyonu olan ve Marathounda’dan 2 km uzaklıktaki büyükçe bir limanla feribotların ikinci durağı Panormitis’e geçtik. Panormitis bana hafiften sayfiye yerindeki askeri kampları hatırlattı. Panormitis ziyaretçilerinin en önemli gelme nedeni St Michael Panormitis manastırı. Artık bu kilise manastır gezmelerinden sıkıldığımızdan içeri girmeyip dışarıdan bir hatıra fotoğrafı ile yetinmeyi tercih ediyoruz.

Panormitis Koyu

Hava kararmadan Symi’ye dönmek istiyoruz, yollar ışıksız olduğundan motor yolculuğu oldukça güç olabilir. Symi’ye varmadan önce gördüğümüz ve plaj partisi yapıldığını afişlerde gördüğüm TOLİ Bay sapağından içeri giriyor, asfalt başlayan yol hem daralıyor sonra, tali yola sonra ise keçi yoluna dönüşüyor. Sahili göremediğimizden vazgeçip gerisin geriye dönüyoruz.

Symi’ merkeze dağ ve tepelerden dolana dolana inerken müthiş bir manzara var. Kali Strada 178. basmaktaki evimizin cesaret edemeyip tırmanamadığımız kalan 322. basamağının sonu yine burada. Motordan inip yel değirmeninden bozma olduğunu sandığımı evlerin arasında turluyoruz.

Adanın sağ ve sol tarafından giden iki yol var, biz ana yola çıkmak için sol tarafı kullanmıştık. Merkeze inince motoru vermeden merak ettiğimiz sağ taraftaki yolu takip ettiğimizde karşımıza yürüyerek gidebileceğimiz uzaklıktaki ilk plaj çıkıyor. Küçük çakıl sahilden oluşan öğlen atıştırmasını yapıp tavla atabileceğiniz bir adet kafe - restoran var. Yalnız ürkünç görünen bir şey varki deniz turkuaz rengi başlayıp birden koyu mavi bir renge bürünüyor. Sanırım merakımızı yarın buraya gelerek gidereceğiz.

Yola birkaç km daha devam edince şu çok çırpınıp da varamadığımız TOLİ plajı çıkıyor, ufacık minik çakıl kumlu plaj arkada serinletici bir şeyler içilebilecek bir de bar var. Yürünebilir ama yorucuda olabilir, yolun bundan sonrası evleri arasında gidiyor ve iyice daralıyor. Açıkçası daha fazla motorla devam etmeyi göze alamayıp geri döndük.

Bu akşam saat kulesinden sonra Symi'nin en sonundaki denize sıfır Tolos Taverna var planda. Önceden rezervasyon yapılması şiddetle tavsiye edilir. Symi rehberlerini okuyanlar merkezdeki Manos Restaurantın adını çok duyacakladır, ama bence hem yarısını Türklerin doldurduğu hem iç içe masaların olduğu ayrıca denize sıfır olmayan bu mekânı seçmek yerine Tolos kesinlikle mükemmel bir seçim: Çünkü bize iki kişilik başbaşa bir masayı yoktan var ettiler, yediğimiz her şey leziz ötesiydi sarımsaklı sosla haşlanmış midyeler, zeytinyağı ve sarımsağa yatırılmış ahtapot salatası, çipura ve roka salatası  ve tabiki ev şarabı. Tek süpriz kabukları ile gelen mini ya da Symi karidesleri oldu; meğer burada kabukları ile yeniyormuş, epey uğraşıp yemekten vazgeçtik.  Bu enfes yemeğin fiyatı 2 kişi 50 € idi, üstüne üstlük karidesleri de hesaptan çıkarmışlardı. Bu arada yemeğin üstüne gelen Yunan kahvesi ve Mastika'da (sakız likörü, bayıldım diyebilirim) cabası.



22 TEMMUZ 2013 Pazartesi

Bugün önümüzde iki seçenek var: Merkezden saat başı kalkan motorlara binerek araçla gidilemeyen koylardan birine gitmek ya da yürüyerek rahatlıkla gidebileceğimiz saat kulesinden hemen sonra ve rengi aniden turkuazdan  koyu laciverte dönen Paradise plajına gitmek.

Yürümeyi tercih edip Paradise'a doğru yola koyulduk. İki sıra şezlongların sıralandığı plaj neredeyse doluydu. 2.sıradan bulduğumuz bir yere konuçlanıp (2 şezlong + şemsiye 6 € ) deniz gözlüklerimizi takıp hemen denize. Veee evet denizin bir kaç metre ötesi tam bir uçurum, hani öyle ufak bir geçiş değil dipsiz bir kuyu misali bir derinlik, ben korkarım diyenler turkuaz taraftata takılabilir burada da boyu geçen yerler var.

Paradise Plajı
Öğle yemeğinde ev yapımı fesleğen soslu spagetti ve tavuk souvlaki var, içeceklerle birlikte 20 €. Üstüne bir de tavla atıp kocayı yine yenmece :)


Dönüş yolunda son akşam olması sebebiyle hatıralıkları topluyorum. Olmazsa olmaz magnet (2 €) Symi fotoğraf galerisinden, koleksiyonum için shot bardağı (1.5 €) ve banyo için orta boy bir sünger. (6 €)

23 TEMMUZ 2013 Salı

http://ferries.greeka.com/ dan kişi başı 25 € ya aldığımız biletlerle 09:25  Dodekanisos Seaway feribotuyla 1 saat 20 dklık bir yolculukla KOS'a geçiyoruz. Vakit kaybetmeden çok merkezi bir konumda olan Hotel Sonia'nın yolunu tutuyoruz. Tahmin edileceği üzere otel sahibesinin adı Sonia, tatlı sohbetiyle tam bir Yunan teyzesi. Odamız hazırlanırken bize frappe ikram ediyor ve haritayı açıp görülecek yerleri işaretliyor. Kos'ta zamanımız kısıtlı olduğunda daha Symi deyken plaj çantamızı hazırlamıştık. Valizleri bırakıp araç kiralamak üzere dışarı çıkıyoruz.

Kanari sokağında bisiklet, motor, ATV, araba vb benzeri her türlü araç kiralama için dükkanlar bulunuyor. Yalnız B sınıfı ehliyetle hiç bir şekilde motor kiralanamıyor. Bu nedenle 40 € ya gıcır gıcır bir Peugeot 107 kiralıyoruz.

İlk durak Sonia'nın tavsiyesi üzerine St Theologos - adanin en uç noktası, çakıl taşlarından küçük bir plajı var, deniz dalgalı, kıyılar yosunlu, hava hafif rüzgarlı,  şemsiye + şezlong 2 kişi 5€, manzarası güzel bir de restorant var. Yüzmek için değil ama manzara için gelinebilir.

Ardından Kefalos'a geçiyoruz. Merkezinde yemek yiyecek büfeler var, sahile inince ardi ardına kum plajlar (Camel , Paradise Beach ...) Su transparan, durgun, ve diğer adalara kıyasla oldukça soğuk, arada küçük tahta iskeleler var, hava ege gibi rüzgarlı , hissetmeden yanmak için ideal. Israrlarımla barada bir yüzme molası veriyoruz. İlk bulduğumuz iskeleye yerleşip , suya atlayıveriyoruz, su çivi gibi. Burası gerçekten tam Ege denizi :)

İsklede küçük bir kestirmenin ardından arabanın direksiyonunu Plaka'ya çevirdik. Plaka sapağı farketmez için yolu iyi takip etmek gerekiyor. Plaka tam bir ormanlık mesire yeri, etrafta çok sayıda yavruları ile beraber tavus kuşu ve kediler var. Tesadüf bu ya yanımızda süt var, hemen sıcaktan bayılmış yavrucakları besliyoruz.

Antimachia - Adanın tam ortasında havalanına 1 km mesafedeki rüzgar gülleriyle çevrili bir köy. Harabe haldeki Venedik kalesinin tüm Kos adasını gören güzel bir manzarası var. Köyün plajı Mastichari için Kos'un en güzel plajlarından biri olduğu söyleniyor. Mastichari limanından her gün Kalimnos adasınada botlar gidip geliyor.

Pyli  Kos adasının tam ortasında bir kalenin eteklerine kurulmuş başka bir köy, kaleye çıkmak için biraz tırmanmak gerekiyor.

Tigaki  Kos un hemen dışında 10 kmlik kums sahile sahip Kos a en yakın plajlardan biri, etrafında bir çok , bar, cafe, market vs var. Aileler için ideal gibi görünüyor. Oldukça hareketli, otobüsle ulaşım mümkün.

Aliki tuz gölü - Tigaki plajın az ilersinde kurumuş göl , tuz gölü gibi durmuyor, yavru balıklar kuruyan gölün yüzeyinde ölü bir halde yatıyor ve etrafa pek dehoş olmayan bir koku salıyorlar.

Zia - Kos adasının manzarası en güzel tepelerden biri, bir sürü cafe, restauranttan güneşin batışı izlenebilir. Romantika restaurantta ptesi çarş cuma Yunan geceleri showu var. Biz salı olması sebebiyle şovsuz bir gün batımı izliyoruz. Bekri meze, midye, çipura, salata ve içeceklerden oluşan menü 40 €. Lezzet idare eder.  Bu arada Zia'nın sokaklarında bir sürü hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor.

Kos merkeze dönünce, yürüyüş yapmak ve Kos'u biraz daha keşfetmek üzere liman boyunca yürümeye koyuluyoruz. Limanın devamı plajla birleşiyor. Plajdaki Kos Aktis Art Otel'in cafe - barı H2O oldukça hoş bir mekan, romantik başabaşa vakit geçirmek isteyenler kaçırmasın.  Plaja paralel cadde boyunca ilerlendiğinde çok fazla sayıda restaurant alternatifi var. Yemeğimizi yemiş ve yorgun olduğumuzdan yavaş yavaş otelimize dönüyoruz.

24 TEMMUZ 2013 Çarşamba

Expedia daki araştırmalarımda KOS'ta mutlaka yapılacaklar listesine Katarina teknesi ile 3 Adalar turu vardı, sadece gidilen rotanın değil  tekne ekibinin de çok eğlenceli olduğu söyleniyordu. Katarina bugün ne yazık ki tura çıkmıyordu fakat aynı turu 25 € ya yapan bir çok tekne sabah 09:30 ile 10:30 arasında limandan ayrılıyor ve 17:30 - 18:30 arasında geri dönüyor.

Turun içeriği sırası değişmekle birlikte Kalimnos, Pserimos ve Plati adaları. Bazı tekneler yeme içme sınırsız ve sadece yüzme turu olacak şekilde aynı adalara 40 € ya gidiyor. Aradaki fark tabiki sadece sınırsız yemek değil: 25lik tekneler boş gitmemek için otellerden tur gruplarını yığıyorlar, (bizim şansımıza Rus bir grup rehberiyle gelmişti, ingilizce açıklama eyvallah da gezi boyunca vıdı vıdı konuşan bir rus rehber açıkçası çekilmiyor), 40lık teknelerse maksimum 15 - 20 kişi ile açılıyor ve sadece yüzme turu yapıyorlar.

Kalimnos Kos'un 12 km kuzeyinde bulunan 12 adadan biri. Geçim kaynaklarının başında turizm, sünger avcılığı ve eşarp üretimi var. Limandan içeriye yürüyünce  (ki burası adanın Pothia ana limanı kesinlikle değildi) çay bahçesi havasındaki  restaurant - kafeler süslüyor merkez koyu. İlk sokaktan içeri girince Odyssey sünger dükkanınadaki bayanın hoş sohbetiyle alıkoyuyor bizi. Doğal süngerlerin koyu sarı olduğunu açık sarı süngerlerin ilaçla renginin açıldığını söylüyor. Derine indikçede sünger dokusunun farklılaştığını, fiyatlamanın genelde süngerin ebatına göre yapıldığını anlatıyor. Süngerleri helmet tarzı bir kıyafetle çıkaran babası ne yazıkki 67 metrede havasız kalınca vurgun yemiş, hani derler ya verilecek sadakası varmış diye, neyseki hayatta ama felç geçirmiş yürüyemiyor.Sahilde frappe içip tekneye geri dönüyoruz. 

Plati adasına doğru yolculuk ve yüzme molasından önce kaptan yunusları görebilmemiz için balık çiftliğinin bulunduğu bir koya götürüyor bizi. Burası oldukça renkli, 2-3 lü yunus grupları teknenin etrafında bir görünüp bir kayboluyorlar.

Sonunda yüzmek için yalnız başına duran bir kilisenin bulunduğu bir koya varıyoruz. Biz sıcağın hararetini denizde atarken öğle yemeği hazırlanıyor. Eh işte denecek bir menü var: Domuz souvlaki, yeşil salata, balık kroket ve cacık meze. Bize özel tavuk souvlaki geliyor tabi ki.

Yaklaşık 130 kişilik nüfusa sahip Pserimos: Botların yanaştığı limanın girişinde denizden çıkarılmış kabuk ve mercanların satıldığı tezgahlar var.  Tezgahlarda canlı kırmızı, mavi, yeşil renklere boyanmış mercanlar dikkatimizi çekiyor. Bir daha ilerde küçük bir kum plaj plajın arkasında ise kafe - restaurantlar. Küçük yürüyüşün ardından biraz daha yüzüyor tekneye ve ardından Kos'a geri dönüyoruz. 

Kos'un gece hayatı Rodos'a kıyasla oldukça hareketli. Neratzia kalesinin etrafı ve sokak araları teenage'den hallice Kuzey Avrupalı gençlerle dolu. Kalenin tam merkezinde Hipokrat'ın meydanı olarak bilinen yerde Kos'un simgesi haline gelen asırlık çınar ağacı bulunuyor. Hipokrat'ın ağacın gölgesinde öğrencilerine geleneksel yöntemlerlerle tıbbi eğitim verdiği söyleniyor. Aynı meydanda bulunan Gazi Hasan Paşa Camii hemen dikkatimizi çekiyor. Sokakların arasında dolaştıkça hediyelik eşya satan dükkanların geç saatlere kadar açık olduğunu görüyoruz. Bu arada kimi canlı Amerikan slowlar , kimi club müzik yayını yapan bir çok mekan sokak araları ve sahil boyuncaki caddeyi hareketlendiriyor.

25 TEMMUZ 2013 Perşembe

Bugün son günümüz, akşam 16.30 feribotu ile Bodrum'a dönüş var dolayısıyla yüzmek yerne çantaları hazırlayıp, Kos'un tarihi köşelerini görmek üzere sıcakta kendimizi yollara atıyoruz. Kos'un içinde görülecek bir kaç önemli tarihi yer var: Bunlardan ilki ve bizim gitmediğimiz Askelepion merkezden 3,5 km uzaklıkta, sahilden kalkan turistik tur lokomotifleri ile gidilebilir.  Acropolis , Casa Romana, Decumana , Nimfeo , antik tiyatro Odeon, Xisto ise hemen şehrin merkezinde şehirle içiçe olan tarihi bölgeler. Çoğu oldukça tahrip olmuş. Acropolis'te bir kaç ayakta kalmış sutun ve mozaik çalışmalar bulunuyor. 

Yorulmak istemeyenler için  gezi trenleri: 10:00 - 14:00  ve 18:00 - 22 : 00 arasında her yarım saatte bir 20 dklık turlar gerçekleştiyor. 

Rota A: Agora, Acropolis, Altar of Dionysos, Casa Romana, Decumana, Hippocrates tree, Museum, Nimfeo, Odeon, Old stadium, Xisto

Rota B: Diggings of the western part of the ancient city and the ancient Acropolis, Odeon, The roman house, Dionyso's temple, Seragia-section of the ancient Acropolis, The center of the city, The diggings of the eastern part of the ancient city, Hippocrate's plane tree, The medieval castle, The small picturesque harbour on the central seaside street

Bodrum'a dönüş plastik sandalyelerin üzerinde Türk feribotu ile gerçekleşiyor. Kişi başı 15 € (+ 3€ por tax) luk biletler Yunan feribotlarını düşününce açıkçası oldukça pahalı bir hizmet gibi göründü ama neyse... Hani Yunan feribotu bulamazsanız diye gene de yazayım online biletler için www.bodrumferryboat.com

 


Notlar:

Rodos'un güney tarafı turistik açıdan daha popüler, dolayısıyla yerleşim ve imkanlar kuzeye göre daha fazla. Kuzey çok rüzgar aldığı dolayısıyla deniz dalgalı olduğundan çok fazla tercih
edilmiyormuş. Bu arada konakladığımız Ialyssos adanın kuzey tarafındaydı.

Hediyelik olarak Yunan adalarının (sanıyorum daha çok Santorini) her boy resimleri, denizden çıkarılan her türlü minare, deniz yıldızı, sünger vb ürün, hatta bunlardan yapılmış orjinal takılar, uzo (rakının türevi Yunan içkisi), mastika (Sakızlı likör veya sakız reçeli), bodrum sandaletlerine benzer deri sandaletler, mavi taşlı gümüş takılardan alınabilir.