Kastamonuya gidişimizin esas amacı düğün fotoğrafları çekmekti, ama bu kadar yol gitmişken bir gece de kalıp etrafı gezelim dedik.
Cuma gecesi Gebze’den Metro turizmle başlayan yolculuğumuz tam olarak 7 saat sürdü. İlk işimiz Şerife Bacı Öğretmenevine giderek yerleşmek oldu. Kahvaltı dahil çift kişilik konaklamanın bedeli 50 TL ydi. Oldukça temiz ve temel olan tüm ihtiyaçlara cevap veren , hatta küçük yeşil bir de bahçesi olan merkezden çok uzakta olmayan bir konumdaydı öğretmenevi.
Yol yorgunluğunu atar atmaz, çift ile buluşmak için kuaföre gittik. Çekimleri merkezden yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Ilgaz dağının tepesinde yer alan Ilgaz Mountain Resort’ta ve Karaçomak deresi üzerindeki barajın etrafında gerçekleştirdik. Son olarak İbrahim Paşa Konağında gerçekleşen nikaha katıldık. İyi ki de katılmışız. Kasmonuluları yakından tanıma fırsatı bulduk, ve çok da sevdik. Nikahta tanıştığımız Gülizar ertesi gün için bizi etrafı gezdirmek üzere davet etti. Tabiki bu güzel daveti geri çevirmedik.
Pazar güzü oldukça yoğun, yorgun ve de keyifliydi. Kastamonu’daki eski evler Safranbolu evlerine benziyordu. İlk olarak tipik bir Kastamonu evi olan ve el sanatları enstütüsünün eğitim ve sergi amaçlı kullandığı konağa gittik. Konağın her bir yanı tavanlarda dahil olmak üzere ahşaptı, ve ahşap el oyması objeler, el emeği göz nuru nakış ve dokumalarla doluydu. Öğrendik ki ahşap oymacılığına ‘naht’ deniyormuş. Naht sanatının en başarılı örnekleri de Kastamonu’da yapılmaktaymış.
Naht Ustasi |
Bir sonraki durağımız Kastamonu Kalesiydi. 12. yüzyılda Türk akınlarından korunmak için yapılan kalede de efsanaye göre yaşamakta olan kralın kızı Moni, kaleye yapılan akınlarda gördüğü Türk komutanına aşık olur ve kale kapılarının anahtarını verir. Askerlerin savaşmadan, kapıdan girmesi babası Tekfuru oldukça kızdırır ve Tekfur Moni’yi kalenin burçlarından attırır. Türkler tarafından ‘Kastın neydi Moniye’ sözü zamanla Kastamonu’ya dönüştürülür. Moni’nin mezarının hala orada olduğu söyleniyor.
Kale tüm şehrin görünebildiği bir tepede, ama depremde gördüdüğü zarar nedeniyle özelliğini yitirmiş gibi. İnişte yol boyunca yerli halkın tezgahlarda sattığı hediyelik eşyalar bulmak mümkün; Kastamonu evlerinden mıknatıslar, gece lambaları, süs eşyaları ...
Kastamonu külliye ve yatırlarla dolu. Biz biraz soluklanmak için Yakupağa Külliyesinde molaverdik. Külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve misafirhaneden oluşuyor, ve biz de bahçesinde çaylarımızı yudumluyoruz. Külliyenin hemen yanında Helva Evi var yani Kastamonu’nun meşhur çekme helvası, şanslıysanız nasıl yapıldığını görmenizde mümkünmüş, biz değildik. Bu arada aynı pişmaniyenin sıkıştırılmışı gibi.
Yemeğe gelince bize hep hamur işlerinden bahsettiler biz de Kaya Pide salonunda Kastamonuya özgü Etli Ekmekten yemeye gittik. Etli ekmek dendiğine bakmayın aslında kıymalı ve lahmacunun yumuşak ve üstü kapalısı.
Hediyelik eşya alınabilecek başka bir yer ise Münire Sultan Medresesi, Medresenin avlusunda çeşit çeşit dükkanlar bulmak mümkün. Hatta bir tanesinde oldukça yaşlıca bir çift döverek kap kacak haline getirdikleri bakır ürünleri satıyorlar. İzlemesi bile keyifli.
Nasrullah Kadı Külliyesi oldukça büyük ve dikkat çeken bir külliye. Bahçesindeki su kaynağından su içenlerin 7 yıl içinde Kastamonu’ya tekrar geleceğine dair bir de söylenti vardı , bizde içtik.
Etnografya Müzesi olarak hizmet veren Liva Paşa Konağı Kastamonu’nun gelişim safhalarını gösteren fotoğraflarla dolu. En çok dikkatimizi çeken fotoğraf Cumhuriyet öncesi bir dükkanın tabelasında Philips yazarken cumhuriyet sonrası tabelanın Filips olarak değişmiş olmasıydı. Nurgül Yeşilçay’ın oynadığı Eğreti Gelin filmide bu konakta çekilmiş.
Son olarak başka bir tepede bulunan saat kulesinin dibinde şehre karşı 5 çayı molası verdik. Gün boyunca epeyce yorduk, yorulduk.
Gece yolculuğu yapacağımız için Kastamonun tam göbeğindeki AVM de bir film izleyerek yorgunluğumuzu atalım birazda acıkalım istedik. Oldukça lezzetli kebap seçenekleri olan Ulugöl Kebap ve Pide salonunda karnımızı doyurduktan sonra Kastamonun ana caddesi olan Cumhuriyet Caddesi boyunca akmakta olan Karacomak dersinin etrafında dolaştık. Gecenin ve ışıklandırmanın verdiği etkiyle şehri daha da güzelleştiren bu dereyi bir kaç fotoğraf karesine sığdırdıktan sonra sıra geldi anilari valize koyup yola cikmaya...
İstanbul’dan Kastamonuya giden otobüs firmaları: Merto, Ulusoy, Kastamonu Güven, Kastamonu Özlem, Kastamonu Huzur, Kastamonu Özen
Bunları biliyor muydunuz köşesi de yapmakta fayda var ben bilmiyordum:
- Kastamonu işgal edilmemesine rağmen en fazla şehit veren illerimizden
- Türkiyenin ilk sanat okulu ve Anadolu’nun ilk lisesi Kastamonu’daymış
- İstiklal madalyasına sahip tek ilçenin İnebolu olduğunu
- İstiklal yolu diye tabir edilen yolun İnebolu’dan ankara uzanan yol olduğunu ve bu yolda eli silah tutan erkekler cephelerde olduğu için geriye kalan yaşlı, çocuk ve kadınların nakliye kollarını oluşturduğunu...
Biz yapamadık ama mutlaka yapılacaklar listesine aldık:
- Her yıl Haziranda İnebolu’dan Kastamonu’ya yapılan Uluslararası Ataürk ve İstiklal yürüyüşüne katılmak
- Karadeniz kıyılarına çıkıp hem koy ve plajlarını hem de tarihi kalıntıları görmek: Cide Gideros Koyu, Cide İlçesi Plajı, Kumluca, Akbayır Köyü Kumsalı , Doğanyurt'da Kadınlar Plajı, İnebolu'da Boyranaltı Plajı, Gemiciler Köyü Plajı, Bozkurt'da, Yakaören Köyü Plajı, Abana'da Halk Plajı, Tatil Köyü Plajı ve Çatalzeytin'de Ginolu Plajı
- Küre Dağları Milli Parkı