November 08, 2005

Peru, Bolivia, Chile

Tarih: 08 - 26 Kasım 2005

LIMA - PISCO - ICA - NAZCA - AREQUIPA - CUSCO - MACHU PICCHU - COPPACABANA - LA PAZ - ORURO - IQUIQUE

Gemide çalışmanın bir başka faydasıda dünyaki her milletten insan tanıyor olmak. Peru'ya gitme kararını da Limalı meslektaşım Rowena'nın beni davet etmesi üzerine aldım. Ne yazık ki 3 hafta süren bu yolculuk boyunca notlar almadığımdan aklımda kalanlarla idare etmek durumundasınız.

Dürüst konuşmak gerekirse Lima'yı hiç sevemedim. Soğuk, sıkıcı, hatta bir başkent için oldukça geri kalmış bir şehir. Gerçi Peru genel itibariyle fakir bir ülke ama çok enterasandır onlar bizim onlardan daha kötü durumda olduğumuzu sanıyorlar.

Lima ile ilgili aklımda kalanlar arasında 70.000 den fazla insanın yeraltı mezarı bulunan San Fransisco Kilisesi, Armas Meydanı ve okyanus kıyısında Lima'nın en zengin kesiminin ortuğu bakımlı Miraflores var.

Bu geziye başlarken hedefim Brezilya, Paraguay ve Arjantin sınırındaki Iguazu Şelalelerine ulaşmaktı, ama başıma gelenler maalesef tamamen çok farlı bir program izlememe neden oldu.

Peru hakkındaki bilgim tamamen Machu Picchu'dan ibaretti. Meğer ne çok görecek şey varmış Peru'da...

Yalnız başıma devam ettiğim yolculuğun ilk durağı Peru'nun Galapagos'u diye de anılan Paracas Ulusal Parkıydı. Park dediğime bakmayın aslında çöldü. Kaldığım yerde bir taksi ile anlaşmış yola koyulmuştum. Şimdi düşünüyorumda iyi cesaretmiş bir ben, bir taksici, yol iz olmayan bir çölün ortasında .... Paracas'a gitmekteki asıl amacım Islas Balletinas diye bilinen adalara yapılan tur ile Candelebra'yı görmekti. Candelebra nasıl ne zaman yapıldığı gizemini hala koruyan bir kum tepeciği üzerindeki garip işaret.

Bir sonraki durağım Ica oldu. Burada bir tur grubuna katılıp hem şarap yapımını anlatan bir programa dahil oldum hem de hayatımda ilk defa bir vaha görmiş oldum. Huacachina isimli bu vahanın etrafı doğal olarak kum tepeleri ile kaplı. Dileyen board kiralayarak kayak zevkini tadabiliyor. Tek sorun o sıcakta tepeye çıkmak için liftlerin olmaması yani kısacası tabana kuvvet. 1 dakikalık zevk için değer mi siz karar verin.

Benzer şekilde Peru'da görülmesi gereken bir diğer yer ise Nazca'dır. Nazca da bir çöl şehri olup aynı şekilde gizemini koruyan Nazca Çizgileri ile meşhurdur. Bu çizgileri görebilmek için 4 - 6 kişilik uçaklar kiralanır, çünkü devasal büyüklükteki bu çizimler ancak gökyüzünden anlaşılabilir bir şekilde görünür ve bu bölgeyi korumak amacıyla yürümek yasaktır. Nazca da ayrıca Cemeterio Chauchilla, Seramik ve Altın Atölyeleri ziyaret edilebilir.

Sırada Arequipa vardı, Peru'da gördüğüm şehirler içinde en renkli ve güzeli. Zaten UNESCO'nun Dünya Kültür Merkezi listesindeymiş. Koskocaman bir meydan etrafında çevrili 2 katlı binalar, çoğunlukla büfe ve çeşitli esnafın işlettiği dükkanlardan oluşuyor.

Arequipa'dan uçakla Cusco'ya gittim şimdi en öenmli atraksiyon Machu Picchu'yu görmek lazımdı. Gitmeden önce rakımdan dolayı uyardılar. Havalimanında coco(kokainin ana maddesini oluşturan bitkinin yapraklarından yapılan şeker) şekerlerinden alıp ağzıma attım. Coco yaprakları özellikle rakımı yüksek olan bu bölgede çok rabet görüyor, sadece yaprakları çiğneyenler de var, çay şeklinde içenlerde. Rakım beni öyle bir çarptı ki bütün geçe başağrısında uyuyamadım. Havaalanından çıktığı gibi düşüp bayılanlarda oluyormuş, neyse buna da şükür.

Yine bir tura katılıp ilk olarak Incaların Kutsal Vadisi olarak bilinen Valle Sacrado'ya gittim. Bu insanların dağların tepelerin üzerine kurdukları şehirleri görünce insan hayretler içinde kalıyor. Ve tabii önlerinde lamalar kültürlerine, gelenek, göreneklerine hala bağlı etrafta dolaşan yerel kıyafetli Peruluları görünce de...

Machu Picchu sanırım Nirvana ulaşmak gibi... Ben bir çoğunun aksine günlerce yürüyerek değil önce tren sonrada otobüsle çıkmayı tercih ettim. Bir tepeciğin üzerine oturup saatlerce hayranlıkla manzarayı izledim. Olağanüstü bir yer olağanüstü tüyler ürpertici duygular... Gitmek görmek ve yaşamak lazım...

Artık Peru'yu bırakıp Bolivya'ya geçme zamanı gelmişti. Sınıra bir kaç km kadar araçla ulaştıktan sonra ya yürümem yada bisiklet süren adamları kiralamam gerekiyordu. Adam tepe üstü o kadar yoruldu ki sonunda yine yürümek zorunda kaldım :)

Coppacabana'da bir gece geçirmeye karar vermiştim, tavsiyeler üzerine Inca Tanrılarının en yücesinin evi olduğu söylenen Isla del Sol'e (güneş adasına) gidecek ve görecektim. Ne yazık ki bir onra ki gün korkuç derecede hasta bir şekilde uyandım. Hotel sahibininde yardımıyla bir hastaneye gittim. Eveeet yemekten zehirlenmiştim... Yediğim serumlar ve de oksijen takviyesiyle ancak 1,5 gün sonra ayağa kalkıp yoluma devam edebildim.

Isla del Sol'de görülecekler arasında Chinkana labirentinin bulunduğu Challapampa kasabası, Puma kafası şeklindeki kutsal kaya ve yine aynı bölgede Incaların Ademle Havvası olduğuna inanılan Manco Capac ve Mama Ocllo'ya ait olduğu düşünülen 2 büyük ayak izi, Inca basamaklarının bulunduğu Yumani kasabası var. Adanın en yüksek tepesinden gün batımının çok güzel olduğu söyleniyor ama maalesef ben gün batımına kadar kalamadım, ama Copacabanadan gün batımını izledim.

La Paz, Lima gibi bende çok fazla etki bırakmadı, ama istemesemde dönüşte tekrar Peru'ya girebilmem için vize almak üzere 2 gün geçirmek zorunda kaldım. Bu şehri güzel kılan tek şey hala rengarenk ulusal kıyafetleriyle ortalıkta dolaşan kadınlarıydı. Bir de tesadüf bu ya geleneksel dansların izleyebileceğim bir gösteriye denk düştüm.

Niyetim Arjatin'e gitmek iken hem hastalıktan hem vize meselelerinden gereğinden fazla zaman harcamıştım ve artık yavaş yavaş dönüş uçağımın kalkacağı Lima'ya geri dönmek durumundaydım. Ama bu Lima'ya gitmeden önce bir Şili havası almama mani olamadı tabii.

Sırada Şili'nin kuzeyindeki Iquique vardı. Şili'lilere sorsanız buranın hala Peru ya da Bolivya'nın bir parçası gibi özellikler gösterdiğini söyleyebilirler ama bence gözle görülür bir fark vardı. Şili adeta Güney Amerika'nın Avrupası gibi insanlar modern, daha zengin, daha görmüş ve daha sıcak kanlılar.

Iquique öncelikli olarak bir deniz tatili bölgesi, etrafı tuz çıkarılan dağlarla çevrili, bu yüzden de şehrin dört bir yanında tuzdan heykeller var. Kültürel açıdan da çok renkli, insanları inanılmaz derecede yardımsever ve ilgi. Bu bölgede ziyaret edilebilecek başka bir yer ise Hummer Stone hayalet kasabası, bu gezideki bir çok ilk gibi Hayalet Kasaba ziyareti de benim için bir ilk oldu. Nitrat gübrenin keşfinden sonra Atacama Çölünde 170 maden köyü kurulur, bunlardan biri de Hummer Stone'dur fakat sentetik gübrenin ortaya çıkması Şili'deki nitrat endüstrisini çökertir ve madenciler köyleri terk ederler.

Peru'dan mutlaka alınması gerekenler:
1. Lamaya benzer bir hayvan olan Alpaca yününden yapılmış her türlü kışlık giyecek. (özellikle bebek alpaca)
2.Alpaca tüyünden halılar
3. Üzimden yapılan Pisco Sour içkisi

Not: Meşhur 'El Condor Pasa' bir Peru şarkısıymış.